Kalın Bağırsak

KOLON KANSERİ

Kolon kanserlerinin coğrafi görünümüne göz atacak olursak
Asya’nın güneyinde ve Afrika’nın ekvatorial bölümünde az, Orta Avrupa ve Özellikle kuzeybatı Avrupa’da, Amerika, Kanada ve Yeni Zelanda da sık görülmektedir. Japonya dışında gelişmiş ülkelerde kolon kanseri daha sık görülmektedir. Memleketimizde ise akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser türüdür. Gastrointestinal sistem kanserleri içinde, kolon kanseri birinci sırayı almaktadır.

ETYOLOJİ
Yapılan klinik çalışmalara göre her iki cinste kolon kanseri görünümü aşağı yukarı aynı olup bazı çalışmalara göre erkek cinste biraz daha fazla olmaktadır.
Kolon kanseri orta yaşın üstünde daha çok ortaya çıkmakla birlikte, en çok 60–75 yaş grubunda görülmektedir. Kolon kanserinin kesin etiyolojisi bilinmemektedir. Ancak bazı genetik ve çevresel faktörlerin kolon ve rektum kanserinin oluşumunda önemli rol oynadıkları kanıtlanmıştır.

Buna göre, kolon kanseri oluşumunda etkileyici faktörleri iki gruba ayırabiliriz.

  1. Genetik faktörler:
    a.) Yapılan klinik çalışmalarda yakın akrabalıklarda, kolorektal kanserler, akraba olmayanlara göre biraz daha fazla görüldüğü kaydedilmiştir. Ancak ailelerde dominant olarak geçen bir genin varlığı öne sürülmüştür. Yakın ailelerde risk normale nazaran 3–4 misli fazladır.
  2. Çevresel faktörler
    Deneysel bulgular ve diyetle ilgili değerlendirmeler kolon karsinogenezinde aşağıdaki faktörlerin etkili olduğunu düşündürmektedir.
    a.) Çok miktarda sığır eti ve hayvansal yağ tüketimi
    b.) Kolonda anaerobik florada artış
    c.) Sekonder safra asitlerinin tümör yapıcı etkisi
    d.) Lifsiz diyet ve diyetteki koruyucu kesin maddelerinin eksikliği

Bu başlıkları biraz açıklayacak olursak;

Sığır eti ve yağdan zengin bir diyetin başta klostridyumlar ve bakteriodes olmak üzere anaerob fekal flora gelişimine zemin hazırladığı görüşü ileri sürülmüştür. Yağ ve safra üzerine etkisi olan bu mikroorganizmalar kolonda yağ asitleri ve sekonder safra asitleri düzeyini artırırlar. Yağ ve safra asitleri bir yandan kolon mukozasını tahriş ederken, bir yandan da diğer güçlü karsinojenlerin aktivitesini arttırıcı rol oynarlar. Diyetteki etten hasıl olan amidler ve aminlerden oluşan nitrosamidin de (Deney hayvanlarında karsinojenik etkisi gösterilmiştir) olayda katkısı büyüktür. Aynı zamanda, diyetin liften yoksun olmasının, dışkı miktarını azalttığı, barsaktan geçiş süresini uzattığı ve böylece feçesin karsinojenik etkisini arttırdığı kaydedilmektedir. Tüm bu izahlardan sonra diyete bağlı etkilerden kuşku duyulmasına rağmen henüz diyetin kolon kanseri gelişimindeki rolü kesin olarak ortaya konulabilmiş değildir.

  1. Diğer faktörler
    a.) Kolon ve rektumda lokalize olan adenomatöz-villöz mikst poliplerin kısa zamanda kanserleştiği kabul edilmektedir. Çalışmalara göre kanserleşme oranı %25–30 olarak kabul edilmektedir.
    b.) Familyal polipozis, Gardner sendromu kolon kanseri oluşumunda önemli rol oynayan hastalıklardır. Bunlarda kanserleşme olayı yüksektir %50’ye kadar çıkar.
    c.) Ülseratif ve granülomatöz kolit kolon kanserlerine zemin hazırlayan önemli faktörlerdir.
    d.) Yaygın kolon divertiküllerinde de kanserleşme olayı kaydedilmiştir.
PATOLOJİ
  • Makroskopik Görünüm
    Kolon tümörleri makroskopik olarak şu şekilde sınıflandırılır:a.) Polipoid: (ProliferatiL vegetan) tümörler. Bunlar karnabahar görünümlü, yüzeyi infekte olup, ülserasyonlar gösteren, lümen içine doğru büyüyen, kenarları düzensiz sert tümörlerdir. Bunların erken dönemde bağırsağı çepeçevre sarma eğilimleri az olduğundan obstrüksiyon pek oluşmaz. Bu tip tümörler çoğunlukla çekum çıkan kolon ve rektumda görülürler.
    b.) Ülseratif Tip: Nekrotik bir alan üzerine oturmuş, kenarları yükselerek dışa doğru dönmüş tipik bir malign ülser görünümü arz eden şekildir. Sıklıkla çekum da görülür.
    c.) Annüler Tip (İnfiltratif Tip): Tümör lümen içine doğru büyümeyip, kolon katlarını derinlemesine infiltre eder ve kolunu peçete halkası şeklinde sarar ve daraltır. Bazı hallerde bu infiltrasyon kolon boyunca da yayılarak lümenin büyük bir kısmını infiltre eder ve lümeni daraltır. Bu tiplerde barsak tıkanması erkenden ve sık olarak ortaya çıkar. Bu makroskopik görünüm en çok sol kolon tümörlerinde görülür.
    d.) Mukoid Tip: Müköz salgılayan jelatinöz görünümlü, büyük kitle oluşturan tümörlerdir.
    e.) Multipl Kanser: Bazı vakalarda tek bir kanser odağı olmayıp, kolonun başka bölgelerde de yerleşmiş, birbirinden ayrı kanser odakları oluşmaktadır (Senkron kanser).

  • Mikroskobik Görünüm
    a.) Adenokarsinom: Kolon tümörlerini aşağı yukarı %95 adenokarsinomdur.
    b.) Squamöz karsinoma daha az olarak görülür.
    c.) Adenosquamöz: Mikroskobik olarak miks tümörler şeklinde azda olsa görülür.
YAYILMA
  1. Lokal yayılma: Bu şekilde yayılma iki şekilde olmaktadır.
    a.) Organ içinde yayılma: Mukozadan menşeini alan tümör, tüm katlan geçerek serozaya ulaşır, aynı zamanda, lümen boyunca da yayılması söz konusu olur. Bu şekilde yayılma ile tümör kolonun büyük bir kısmını işgal eder.
    b.) Komşuluk yolu ile yayılma:
    - Çekum tümörleri: İnce barsağa, parva anterior ve posteriora, sağ overe yayılabilir.
    - Asendan kolon ve flexura hepatika tümörleri: Parvaya, karaciğere, omentuma komşuluk yolu ile yayılabilir.
    - Transvers kolon tümörleri: Omentumu, mideyi ve pankreas korpusuna infiltre edebilir.
    - Flexura lienalis tümörleri: Pankreas kuyruğunu ve sol böbreği infiltre edebilir.
    - İnen kolon sigmoid kolon: Ön ve arka cidarı, üreten aşağıdaki tümörler ise sol overi, uterusu, mesaneyi infiltre eder.
  2. Periton içi yayılma: Seroza katma ulaşmış hücrelerin periton içine yerçekimi kurallarına göre düşmeleri sonucu Douglas peritonunda Blummer rafı, visseral ve parietal peritonda yayılmalar, overlerde Krukenberg tümörü oluşur. Bu suretle yaygın periton karsinomu gelişir (Peritonitis Karsinomatosa).
  3. b Serozaya kadar gelen tümörler, evvela kolon duvarındaki lenfatik ağı tümör hücreleri ile doldurur, buradan lenfatik damarları dolduran tümör hücreleri, permiasyon suretiyle daha ilerlere giderek, epikolik, parakolik (Regional lenf bezleri) ve damarlar boyunca ilerleyen intermedier ve sonunda paraaortik lenf bezlerini infiltre ederler.
  4. Kan yolu ile yayılma: Mezenterik superior yen aracılığı ile en çok karaciğere, daha az akciğere, kemiklere ve overlere yayılarak metastazlar yapabilir.

Kolon kanserinde evreleme tablo 13 ve şekil 13’de gösterilmiştir.

KLİNİK

Kolon kanserlerinin bulguları tümörün lokalizasyonu, makroskopik, mikroskopik yapısı, kanama, tıkanma, perforasyon gibi komplikasyonların varlığına göre değişir. Bunlar göz önüne alındığında sağ ve sol kolon kanserlerin kliniği ayrı ayrı incelenmelidir.

Sağ kolon kanseri: Bu bölgede gelişen kanserler, vejetan ve ülseröz tiptedir. Çekum, çıkan kolon ve transvers kolonun çapı, inen ve sigmoid kolona göre 2 kat daha geniştir. Ayrıca burada dışkı daha suludur. Bu yüzden sağ kolon tümörlerinde tıkanma görülmez. Ancak bazı hastalarda çekumdan lokalize tümörlerin ileoçekal kapağı infiltre etmesi neticesi, ince barsak tipi tıkanma görülebilir. Ayrıca bu kitabın otörlerinin müşahede ettiği bir yaka sebebiyle çekumda bir tümörün, çeko-kolik invaginasyon neticesi obstrüksiyon yapmış ve cerrahi tedaviye tabi tutulmuştur.

TNM Sistemi

  • T0: Klinik olarak bariz bir tümör yok
  • T1: Mukozal, submukozal tümör
  • T2: Muskularis infiltre etmiş, serozaya gelmiş tümör
  • T3: Tüm kolon katlarını tutmuş
  • T4: Tümör seroza dışına taşmış, organlara komşuluk yolu ili yayılmış.
  • N: Rejyonal lenf nod tutulumu
  • N0: Lenf nod tutulması yok
  • N1: 1–3 perikolik ya da perirektal lenf nodu tutulumu var
  • N2: 4 ya da daha fazla perikolik ya da perirektal lenf nodu tutulumu var
  • N3: Uzak lenf nodülü tutulumu (prinsipal lenf nodülleri)
  • M: Uzak metastaz
  • M0: Uzak metastaz yok
  • M1: Uzak organ metastazı var
  • Stage 0 Tiastu N0 M0
  • Stage I T1
  • T2 N0
  • N0 M0
  • M0
  • Stage II T3
  • T4 N0
  • N0 M0
  • M0
  • Stage III Herhangi bir T
  • Herhangi bir T N1
  • N2-N3 M0
  • M0
  • Stage IV Herhangi bir T N M1
  • DUKES Evrelendirilmesi (Astler Coller Modifikasyonu):
  • Evre A: Lezyon mukozaya sınırlı.
  • Evre B1: Muskularis propria infiltre etmiş – Lenf tutulumu yok.
  • Evre B2: Tümör muskularis propriayı geçmiş. Lenfatik tutulum yok.
  • Evre C1: Tümör barsak duvarında sınırlı.
  • Evre C2: Tümör barsak duyan dışına taşmış, lenf nodları pozitif.
  • Evre D: Uzak metastaz veya komşu organ tutulumu.

Tablo 13: Kolon kanserinde evreleme.

Bu hastalarda daha çok karnın sağ yarısında şiddetli olmayan devamlı bir ağrı vardır. Bunlarda ayrıca halsizlik, hazımsızlık gibi yakınmalar olur. Kısa bir süre içinde gelişen belirgin bir kilo kaybı mevcuttur. Hastaların büyük bir kısmı anemiktir. Dışkıda aşikar bir kanama (melena) olmamasına rağmen, mikroskobik kanama daima pozitiftir. Hastalar hipokrom bir anemi gösterirler.
Sağ kolon tümörlerinin diğer bir özelliği, infekte olmasıdır. Bundan dolayı, sağ fossa iliakada 38,5 dereceye çıkan ağrılı bir şişlik her zaman palpe edilebilir. Bilhassa serozaya kadar çıkmış, infekte tümörler çok büyük ve ağrılı olarak palpe edilir. Bu durum tümörün oldukça ileri bir devrede olduğunu gösterir.

Sol kolon kanseri: Sol kolon lümeninin dar, dışkının şekilli olması, sol kolonda yerleşen tümörlerin daha çok infiltran olması ve lümeni erken tıkaması sebebiyle, sağ kolon tümörlerine göre daha değişik belirtiler verir.

Kolon tümörlerinde dışkı çapı incelir ve bazı hallerde kalem kalınlığını aldığı gözlenir. Zaman, zaman kabız, zaman zaman ishal belirtileri görülür. Hasta sık sık dışkılama ihtiyacını duyar her zaman tam bir boşalma olmaz, yani hastanın normal dışkılama düzeni bozulmuştur: Bazen tıkanmanın proksimalinde biriken dışkı, müküs salgısı ve pütrüfikasyon sonucu sulanır ve birden ağrılı bir boşalma olur (Koenig Belirtisi). Bazen de tümörün ve gaitanın tıkaması neticesi tam bir ileus husule gelebilir. Bazen tümöre bağlı sol kolon obstrüksiyonlarında ileo-çekal valv kompetan ise, aşırı distansiyon sonucu çekum perforasyonu gelişebilir: Diastatik perforasyon).

Sol kolon tümörleri fazla ağrı yapmaz. Ancak ilerlemiş, lokal infiltrasyon yapmış olan vakalarda devamlı bir ağrı vardır. Tümör sebebiyle lümen daralmış ise, engeli yenmek için artan peristaltik dalgalar kolik tarzında ağrılar yapar. Sol kolon tümörlerinde makroskopik ve mikroskopik kanama olabilir. Çoğunlukla kanama koyu kırmızı renkte olup, dışkıya bulaşmış olarak görülür. Sol kolon tümörlerinde de iştahsızlık halsizlik, kilo kaybı ve anemi görülebilir.

Kolon kanseri komplikasyonları:

Kolon kanserinin seyri esnasında bir takım komplikasyonlar görülür. Bazı hallerde, teşhis edilmemiş vakalar bu komplikasyonlar sayesinde teşhis edilmektedir. Bu komplikasyonları şu şekilde sıralayabiliriz.

  1. Kanama:
    a.) Sızıntı şeklinde (mikroskobik kanama)
    b.) Aşikar kanama (makroskopik): Sol kolon tümörlerinde koyu kırmızı renkte, sağ kolon tümörlerinde ise melena tarzındadır.
  2. Perforasyon: Ya tümörün yerleşme yerinden, ya da daha önce belirtildiği gibi çekumdan diastatik perforasyon gelişebilir.
  3. Obstrüksiyon (Tıkanma): Tümörün pasajı tıkaması neticesi bilhassa ilerlemiş sol kolon tümörlerinde, ileus tablosu husule gelebilir.
  4. Fistülleşme: İlerlemiş kolon kanserlerinde iç (Entero-kolik, kolo-kolik) ve dış fistüller (Kolo-kutanöz) gelişebilir.

TANI

  1. Anamnez: Teşhise yardımcı olabilir. Orta yaşın üstündeki hastalarda tipik dispeptik şikayetler, tümörün lokalize olduğu bölgede daha çok olmak üzere karında yaygın ağrı. Uzun zamandan beri devam eden ve tedavi ile geçmeyen dışkılamadaki düzensizlikler zaman zaman dışkıya l3ulaşmış olarak görülen kanama, müköz salgısının gittikçe artmış olması, zayıflama, halsizlik, iştahsızlık gibi genel belirtilerin devam etmesi, batının ve özellikle kalın barsakların çok iyi bir tetkike tabi tutulmasını gerektirir. Ayrıca gaz ve gaita çıkarılamaması distansiyonun mevcudiyeti, subikus veya ileusu düşündürmelidir.
  2. Fizik muayene: Perküsyon ayırıcı tanıda yardımcı olabilir. Serbest sıvıda yaygın matite, şayet asit yoksa, tümörün bulunduğu bölgede ağrılı lokal bir matite alınabilir. Kronik obtrüksiyonda yaygın bir timpanizm alınır. Bu halde şiddetli peristaltik dalgalar sebebi ile tüm batında ağrı mevcuttur.
    Tümör büyümüş ve infekte ise çok sert, düzensiz ve ağrılı bir sertlik, çekum veya diğer bölgelerde palpe edilebilir. Bilhassa ilerlemiş vakalarda inguinal lenf bezleri büyüme ve sertleşme bakımından palpe edilmelidir. Axilla ve supraklavikular bölgedeki lenf bezlerine de rutin olarak bakılmalıdır.
  3. Tuşe rektal: Batından ve makattan şikayeti olan kimselere mutlaka tuşe yapılmalı ve değerlendirilmelidir.
  4. Laboratuar tetkikleri: Bunlarda anemi durumu söz konusu olduğu için, kan sayımı, sedimantasyon yapılmalı, kan elektrolitler, kan proteinleri tayin edilmelidir. Makroskopik kanama yoksa mutlaka gaitada gizli kan aranmalıdır. CEA: (Karsinoembriyonik Antijen). Normalde kolonda salgılanan bir giikoproteindir. Kolon kanserlerinde çok artmaktadır. Bugün serumda CEA tayini, kolon ameliyatları sonrası, hastaların izlenmesinde ve özellikle rekürrenslerin erken dönemde saptanmasında kullanılmaktadır.
  5. Kolonun lavman opakla radyolojik tetkiki: Kolon kanserlerinin makroskopik yapısına göre, radyolojik görünümü değişik olmaktadır. Sağ ve transvers kolon tümörleri vegetan (Karnabahar görünümünde) olarak lümen içine doğru büyüdükleri için, bir dolma defekti (Lacune) görünümü verirler. Bu görünümün kanser lehine olması için, alınan tüm klişelerde ayne sebat etmiş olması lazımdır.
    Sol kolon tümörleri çoğunlukla infiltran tümörler oldukları için, lümeni daraltan, düzensiz, tüm röntgen grafilerinde sebat eden bir darlığın mevcudiyeti görülür.
  6. Prokto-sigmoidostopi: Rijit sigmoidoskopla 30 cm’ye kadar ulaşılarak, sol kolonda tümör olup olmadığı araştırılır ve şüpheli olan kısımlardan biyopsi için parçalar alınır.
  7. Kolonoskopi: Flexible kolonoskopla daha rahat ve tüm kolunun endoskopik olarak incelenmesi mümkün olmaktadır. Bununla tümörün lokalizasyonu büyüklüğü, hudutlan, yapısı tespit edilmekte ve biyopsi için parçalar alınarak, histopatolojik muayeneye gönderilmektedir.
  8. Tüm batın organlarının durumu, bilhassa metastaz bakımından ultrasonografi veya bilgisayarlı tomografi ile araştırılır.
  9. MR (Manyetik Rezonans): Tümörün evresinin ve operabilitesinin belirlenmesinde önemli kriterler olan lokal ve lenfatik yayılmaların saptanmasında, magnetik rezonans daha geniş bilgi vererek yararlı olabilir.

TEDAVİ

Kolon kanserinde lokalizasyon hangi bölgede olursa olsun esas tedavi cerrahidir. Cerrahi girişimin başarılı olması için, hastanın ameliyat öncesi çok iyi bir şekilde hazırlanması lüzumludur. Bu hazırlık da;

A- Hastanın genel hazırlığı ve
B- Barsak hazırlığı olarak ikiye ayrılır.

A- Hastanın genel durumunda saptanan bozukluklar kısa zamanda düzeltilmelidir. Anemi mevcutsa, kan transfüzyonları yapılmalı, ameliyat ve sonrası için yeterli miktarda kan hazır bulundurulmalıdır. Dehidratasyon ve elektrolit dengesizliği mevcutsa, uygun tedavilerle düzeltilmelidir. Bilhassa kan proteinleri düşükse, yapılacak hazırlık ile mutlaka ameliyat öncesinden normal seviyeye getirilmelidir.

B- Kalın barsak hazırlığı, mekanik barsak temizliği ve profilaktik antibiyotik tedavisinden oluşur. Konvansiyonel mekanik barsak temizliği yönteminde ameliyattan 2–3 gün önce müshil ve lavmanlarla barsak boşaltılır. Bu arada hastaya sulu ve yumuşak bir diyet rejimi uygulanır.

%20’lik Mannitol oral alınımı veya nazogastrik sondadan verilen serum fizyolojik ile tüm barsak irrigasyonu daha kısa sürede mekanik barsak temizliği sağlayan ve kimi cerrahlarca tercih edilen yöntemlerdir.
Son yıllarda özellikle Amerika ve Avrupa’da oral yolla alınan polietilen glikol elektrolit solüsyonu ile yapılan tüm barsak irrigasyonu oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Ameliyat öncesi hazırlık dönemini kısaltması, hastayı daha az irrite etmesi ve elektrolik dengesizliğine yol açmaması bu yöntemin avantajları olarak sayılabilir.

Mekanik temizliğe ilave olarak yapılan profilaktik preoperatif antibiyotik tedavisinin kolon ameliyatları sonrası enfeksiyon riskini önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir. Cerrahın kişisel seçimine göre bu amaçla çok değişik antibiyotikler kullanılabilir. Ancak geniş spektrumlu antibiyotikler ilk planda tercih edilmemeli, tedavi gerektiren durumlar için saklanmalıdır. Barsak florasına etkili bir kombinasyon; örneğin metronidazol ve 1. kuşak bir sefalosporin ya da aminoglikozid kullanılabileceği gibi, tek başına 2. kuşak bir sefalosporin de tercih edilebilir. Profilaktik antibiyotik tedavisinin uzun süreli olmamasına dikkat edilmelidir.

Kolon kanseri için laporotomi yapılır: Burada vakalar eksplorasyon neticesi bulgulara göre iki şekilde değerlendirilir.

  1. İnoperabl vakalar: Yerel ve genel bulgulara göre, fikse, etraf dokulara ve komşu organlara ileri derecede infiltre olan, yani tümörlü bölgenin çıkarılmasının mümkün olmadığı hallerde, ayrıca karaciğerde yaygın metastaz ve peritoneal yayılma durumlarında büyük bir girişim mümkün olmayabilir. Bu halde tıkanma varsa veya ilerde olabilecek bir tıkanmaya karşı derivasyon ameliyatları yapılabilir. Tümör çekum, çıkan kolon, hepatik fleksusa ve transvers kolonda lokalize ise, ileo-transversostomi veya ileo-sigmoidostomi, tümör sigmoidde ise, ileo-proktostomi gibi sirkülasyonu sağlayacak derivasyon ameliyatları yapılabilir.
  2. Operable vakalar: Kalın barsak rezeksiyonlarında, tümörün lokal yayılmasını önlemek amacıyla, tümörün uzağından ve her iki taraftan kolon barsak pensleriyle klampe edilmelidir, tümör civarındaki damar şebekesi tümörün uzağından derhal bağlanmalıdır. Tümör parmaklar arasında ezercesine palpe edilmemelidir. Ayrıca tümör rezeke edildikten sonra, salim barsak içerisine kemoterapik ajans (Fluoro Uracil) konulmalıdır.

Tümörün bulunduğu lokalizasyona göre, yapılacak cerrahi girişim değişik olmaktadır:

  1. Çekum, çıkan kolon, fleksura hepatika, transvers kolonun başlangıç kısmı tümörleri için, sağ hemikolektomi + ileo – transversostomi.
  2. Transvers kolon tümörleri için; transvers kolon rezeksiyonu + kolokolostomi.
  3. Fleksusa lienalis ve inen kolon tümörleri için; sol hemikolektomi + kolo-kolostomi.
  4. Sigmoid kolon tümörleri için; geniş olarak sigmoid rezeksiyonu ve kolo-kolostomi.
  5. Sigmoid kolon alt bölüm tümörleri için; sigmoid rezeksiyon ve sigmoido proktostomi işlemleri yapılır.

Eğer mide, barsaklar, dalak, uterus overler ve mesane gibi komşu organlara direkt yayılım var ise, bu organlar da primer tümörle birlikte anbiok olarak çıkarılmalıdır.
Bu cerrahi girişimler, resimde gösterilmiştir.

Bu tip cerrahi girişimler elektif vakalar için (acil olmayan yakalar) geçerlidir.

Kolon kanserinde acil cerrahi girişimi:

Kolon kanseri bazen perforasyon, kanama veya obstrüksiyon gibi komplikasyonlara yol açarak acil operasyon yapılmasını gerektirebilir. Bazen de cerrah başka bir tanı veya nedenle yapılan operasyon esnasında kolon kanseri ile karşılaşabilir. Her iki durumda da cerrah hazırlıksız bir kolon üzerinde ameliyat yapmak zorundadır. Eğer tümör sağ kolonda ise yapılacak cerrahi girişim sağ hemikolektomi ve primer anastomozdur. Sol kolon tümörlerinde ise tedavi seçenekleri şu şekilde sıralanabilir:

  1. Primer rezekisyon ve anastomoz
  2. Anastomozsuz primer rezeksiyon
    Bu yöntemde rezeksiyondan sonra proksimal kolon uç kolostomi, distal kolon mukoz fistül olarak eksteriorize edilir (Paul-Mikulicz işlemi). Distal kolon ucu ekstreriorize etmek için çok kısa ise kapatılarak batın içerisinde bırakılır (Hartmann işlemi).
  3. Primer rezeksiyon ve anastomoz + proksimal koruyucu kolostomi.
  4. Subtotal kolektomi + ileosigmoidostomi
  5. Proksimal kolostomi, çekostomi veya ileostomi.
    Ameliyat sonrası, yardımcı tedavi olarak, Dukesin B2, C1, C2 evrelerine kemoterapi ve radyoterapi mutlaka yapılmalıdır. Bu suretle makro yayılımlar ve lokal nüksler azalacak ve tümör yaşam süresi daha uzun olacaktır.

Elektif vakalarda, cerrahi müdahaleden sonra, yapılan çalışmalara göre 5 senelik yaşam süresi Dukes A’da %80–90, B1’de %70, B2’de %60 ve C1’de %30–40 ve C2’de se %20 civarındadır.
Kolon kanserlerinde küratif rezeksiyon yapılan vakalarda iyi bir takip gerekmektedir. Periyodik olarak bazı testler yapılmalıdır. Örneğin serumda CEA (Karsinoembriyojenik Antijen) ve serumda CA 19–9 (Karbohidrat antijenik determinant), kolon kanserlerinde yüksek düzeyde bulunmuştur. Bu tümör markerleri tedavi sonrası prognoz ve nüks hakkında bilgi verecektir. Ayrıca belli zaman aralarıyla sigmoidoskopi, kolonoskopi, opak madde ile kolonun radyolojik tetkiki yapılmalı ve gaitada gizli karı aranmalıdır.